Sayfalar

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Geriye dönüş


Genç kız,uzun zamandan beri hasret kaldığı bir aile ortamındaydı şimdi..
Zaman içerisinde annesinin kendisinde oluşturduğu vicdansız kadın imajı silinmeye başlamıştı..
Onun hakkında iyi şeyler düşünmeye başlasa da içindeki "neden kardeşimi değil de beni terkettin" sorusu hep cevapsız kalıyordu içerisinde...
Sormaya cesareti yoktu.Belki cevabını öğrenmekten korkuyordu,belki de annesini incitmekten..
Nasılsa bir gün zamanı gelince sorarım diye düşünüp en uygun zamanı kollamaya başladı.
Annesi çok zayıf,çelimsiz,dayanıksız ,hatta 40 kilo bile gelmeyen bedeni ile yaşama direniyordu...
Çalışmak zorundaydı. Oğlunun babaya olan eksikliğini,isteklerini yerine getirerek kapatmaya çalışıyordu..Oğluna hiç kıyamıyordu.Belki ümitleri,belki küçücük dünyasında kocaman hayalleriydi.
Onun için vardı ve onun için varolmalıydı..
Genç kız ne kadar da aileye benzetse de oraya ait olmadığının farkında olarak yaşadı.O da böyle sevilmeyi hakettiğini düşünüyordu annesi tarafından.
Anne ne yazık ki oğluna olan zaafını hep belli ediyordu.Ayırmıyordu evlatlarını ama,genç kıza annesi gibi değil de arkadaşı gibi davranıyordu.
Seviyordu belliydi ama,ne yazık ki ana-kız olmak için, ayrı geçen yıllar yıkılması zor duvarlar örmüştü.
Ama kız buna da razıydı belli ki...
Zor zamanlar geçirdiler hep beraber.Avrupa'da insanın dostu olmuyordu fazla.
Olan da zaten onlar gibiydi...
Böylece iki yıla yakın bir zaman geçirdiler birlikte..
Bir gün en uygun zaman olduğunu düşündüğü anda genç kız o soruyu annesine soruverdi:
-Neden ayrılırken kardeşimi alıp beni bıraktın?Ya ikimizi de alsaydın,ya da ikimizi de bıraksyadın.Ben senin yüzünden kardeşimle büyüme şansını da kaybettim...
Anne üzgündü.
-Kızım ....dedi.Ben sana bunu ne kadar anlatsam da anlamayacaksın.Allah hiçbir anneyi evlatları arasında tercih yapmak zorunda bırakmasın.Ben kardeşini seçmeye mecburdum.Henüz çok küçüktü ve benim sadece birinizi bakmaya gücüm yetiyordu...Mecbur kaldım.Elimde olsaydı,maddi durumum ikinize de bakmaya yetseydi asla bırakmazdım.Sen bir anne için evladından ayrılıp bağrına taş basmanın ne demek olduğunu şimdi değil.Anne olduğun zaman anlayacaksın.
Bir gün,anne olduğun zaman çocukların olduğu zaman bu soruyu kendine sormayı unutma: Hangi evladından vazgeçebilirsin?
Ve anne genç kızın gönlünü kazanmayı başardı.O zayıf cüssesinde meğer ne büyük yürek taşımıştı...
Derken günlerden bir gün büyükanneden mektup geldi...Artık evlenmesinin zamanının geldiğini söylüyordu.Kız şaşırmıştı......
Bu zamanda diyordu kendi kendine,başkasının bulduğu biriyle mi evleneceğim?
O evleneceği kişiyi kendisi seçmek,birlikte masumane biraz zaman geçirip o kişiyi tanımak istiyordu.
Bunu büyükannesine yazdı....
Gelen yanıt şöyleydi:"Bizde gezip tozmak olmaz.Gezeceksen önce nişanlanmalısın,sonra anlaşamazsan ayrılırsın.En azından sevgilisinden ayrıldı demezler,nişanı attı derler..."
Emir büyük yerdendi.
-O zaman evlenmiyorum .......dedi genç kız.
Bir daha mektuplarda bu konudan bahsedilmedi...
Ve yaz geldi....Tatil başladı...
Anne yeni aldığı araba ile kardeşi,kuzeni,hatta aralarına sonradan katılan anneanne ile birlikte,Türkiye'ye doğru yola çıktı.Kız evlenme niyeti ile değil,tekrar geri dönmek amacı ile gelmişti...
Geldiklerinin ertesi günü büyükannesine gitmek istedi.
O tatil boyunca orada kalmak istiyordu...
Birkaç gün sonra büyükanne uygun birdille genç kıza beğendiği delikanlıyı en azından bir görmesini istedi.
Olmazdı,kıramazdı büyükannesini.
Onda çok emeği vardı.Kolay kolay yanılmazdı.Çok akıllı,çok otoriter.tam bir Osmanlı kadınıydı.Büyükbabası bile çok çekinirdi ondan..
-Tamam dedi genç kız...Madem ki bu kadar istiyorsun görelim bari.Ama sakın heveslenme....Evet diyeceğimi hiç sanmıyorum.Yeter ki senin gönlün olsun..
Büyükanne kendinden nedense çok emindi....
Hiç tereddüt etmeden,el altından nasıl haber yollattırdı,kızın haberi bile olmadı....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok önemli.....
Lütfen;
bir :)) bile olsa yorumlarınız beni mutlu edecek..