Sayfalar

20 Ağustos 2010 Cuma

NÜKTELER.....


Hayat Serüveni

Mahlukata ömür dağıtımı yapılıyormuş. Önce eşeğe sorarak başlamışlar.- Sana 60 yıl ömür veriyoruz, ömür boyunca itaat edeceksin, dayak yiyeceksin, sürekli çalışacaksın.

Eşek:- 60 yıl ömür bana çok fazla, bunun 35 yılını kesin, 25 yıl bana yeter. demiş. Kabul edilmis...Sonra sıra köpeğe gelmiş.

Köpeğe demişler:- Sana 30 yıl ömür veriyoruz. her an sadık olacaksın, ne verirlerse yiyeceksin, evleri bekleyeceksin.

Köpek:- 30 yıl ömür bana çok fazla. Bana 15 yıl yeter. 15 yılını kesin demiş, kabul edilmiş...

Sonra sıra maymuna gelmiş.

Maymuna demişler:- Sana 20 yıl ömür veriyoruz. Ömrün boyunca şaklabanlık yapacaksın, daldan dala atlayacaksın insanları eğlendireceksin...

Maymun:- 20 yıl ömür bana çok fazla 10 yılını kesin bana 10 yıl yeter. demiş. O da kabul edilmis...

Sıra insana gelmiş.

İnsana demişler:- Sana 20 yıl ömür veriyoruz. Her şeyin sahibi sensin herkes sana itaat edecek..!

İnsan:- "20 yıl ömür bana çok az, şu 20 yıla eşeğin almadığı 35 yılı, köpeğin almadığı 15 yılı ve maymunun almadığı 10 yılı ekleyelim" demiş. Kabul edilmiş.İşte bu yüzdendir ki insanlar 20 yıl insan gibi yaşadıktan sonra; 35 yıl Eşekler gibi çalışıp emekli olur, 15 yıl köpek gibi evi bekler. Son 10 yılını da maymun gibi şaklabanlık yapar torunlarını eğlendirir...


AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ?

Kadıköy Camiinde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca'ya:

- Hocam, diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?

- Demirci Hoca:

- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var ama, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.






ÖLÜM NEDİR?

Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:

- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda,

Konfüçyüz'ün cevabı şu olmuş:

- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.




ZOR AMA GÜZEL

Cüneyd-i Bağdâdî'ye: "Sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:

- Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.


Uğursuzluk
Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini söyler ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.Sultan:

- Bre uğursuz, nabekar! Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini...Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır:

- A devletlim siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!"












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok önemli.....
Lütfen;
bir :)) bile olsa yorumlarınız beni mutlu edecek..