Sayfalar

31 Mayıs 2011 Salı

Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye hanımın torunu Ferhat Babür'ün kaleminden

Atatürk'ün 'sır' hayatı...






Atatürk'ün çocukluğu ve gençliğiyle ilgili hiç bilinmeyen tarihe kaynaklık edecek çok çarpıcı bilgilere ulaşıldı. Atatürk'ün üvey kızkardeşinin torunu anlatıyor. Ve sır perdesi aralanıyor.. İşte Ata'nın 'sır' hayatı...



Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'ın torunu Ferhat Babür, ailesiyle ilgili bilinmeyen gerçekleri ilk kez anlattı.



Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın eşi Ali Rıza Bey vefat ettikten sonra evlendiği Ragıp Bey'i bilenlerin sayısı çok az. Oysa bu bilgi bazı ansiklopedi ve tarih kitaplarında kısa da olsa yer alıyor. Ragıp Bey'in ilk evliliğinden olan iki oğlu, bir kızı ve Zübeyde Hanım'ın oğlu Mustafa Kemal ve kızı Makbule Hanım, Selanik'teki evde uzun yıllar bir arada yaşamış. İşte bu ailenin gün ışığına çıkan anıları... Atatürk, Ragıp Bey'in subay olan en büyük oğlu Süreyya Bey'e özenmiş. İddiaya göre onu askeri okula yazdıran da üvey ağabeyi olmuş. Torun Ferhat Babür'e göre Zübeyde Hanım'a ölene kadar anneannesi Ruhiye Hanım bakmış.



***

Anneannem Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'dı



Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'ın anneannesi olduğunu söyleyen 75 yaşındaki Ferhat Babür "Tarih kitaplarında yazılan bilgilerin artık değiştirilmesinin zamanı geldi" diyor.



Atatürk'ün üvey babası olduğunu biliyor muydunuz? Ben yeni öğrendim. İlk duyduğum andan itibaren de şaşkınlık içinde çevremdeki herkese soruyorum, bilen yok. Annesi Zübeyde Hanım'ın, eşi öldükten sonra Atatürk 8 yaşındayken üç çocuklu Ragıp Bey ile evlendiğini, doğduğu iddia edilen Selanik'teki evin aslında büyüdüğü ev olduğunu ve onu askeri okula üvey ağabeyi Süreyya Bey'in kaydettirdiğini... Ayrıntılar uzayıp gidiyor. Tarih de sanki benim için baştan yazılıyor. Anneannesi Ruhiye Hanım, Atatürk'ün üvey kız kardeşi olan Ferhat Babür, anılarını anlattıkça şaşkınlığım artıyor. Ansiklopedilerde tek satır, bazı tarih kitaplarında kısaca yer verilen bu tarihsel bilgileri ilk kez duymanın şaşkınlığını yaşıyorum. Anneannesinin ağzından dinlediği anıları bize aktaran 75 yaşındaki Ferhat Babür, Türkiye'nin ilk atom mühendislerinden. İzmir'de doğmuş, daha sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşmiş. Onlarla birlikte yaşayan anneannesi Ruhiye Hanım 1943'te 63 yaşında vefat etmiş. Ferhat Bey, yıllarca tarih kitaplarında Atatürk'ün üvey babasından bahsedilmemesine o sanki alışmış. Yine de artık herkesin gerçekleri bilmesi gerektiğini ve tarihteki yerini almasını istiyor. Şimdi söz Ferhat Babür'ün...



ATATÜRK'ÜN ÜVEY BABASI KİM?



Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey, eşi Afet Hanım'ın genç yaşta ölümüyle 3 çocuğuyla dul kalıyor. Çocukları Süreyya, Hakkı ve Ruhiye. Anneannem Ruhiye en küçük kardeş. (Bazı kayıtlarda Rukiye diye geçse de anneannemin adı Ruhiye'dir.) Anneannemin babası, eşi öldükten sonra bir yıl bekar kalıyor. Atatürk'ün babası Ali Rıza Bey ölüp Zübeyde Hanım dul kalınca 1889 yılında kendisi gibi dul olan Ragıp Bey'le evleniyor.



SELANİK'TEKİ EV



Zübeyde Hanım, ikinci kez evlenince Selanik'te, Atatürk'ün 'doğduğu ev' denilen, halbuki doğduğu değil 8 yaşından itibaren büyüdüğü ve subay çıkıncaya kadar gelip kaldığı Ragıp Bey'in evine geliyor. Zübeyde Hanım, kendi çocuklarına biraz daha fazla özen gösterirmiş. Anneannemin ağabeyi Hakkı, Zübeyde Hanım'ı hiç sevememiş.



ÜVEY AĞABEYİNE ÖZENİYOR



Ragıp Bey'in en büyük oğlu Süreyya Bey, babası Zübeyde Hanım'la evlendiğinde subaymış. Atatürk ona özenmiş. Süreyya Bey de onu alıp askeri okula yazdırmış. Süreyya Bey, iddiaya göre Atatürk'e bir de bıçak hediye etmiş, "Gerektiği zaman bunu kullanabilirsin" demiş.



KARDEŞLERİYLE ARASI İYİYMİŞ



Atatürk'ün üvey babası ve kardeşleriyle arası çok iyiymiş. Zaten böyle olmasa Süreyya Bey de onu askeri okula yerleştirir mi? Anneannem de Atatürk'ü çok sevdiğini söylerdi.



EVLİLİK REDDEDİLİYOR



Atatürk subay çıktıktan sonra Zübeyde Hanım ile Ragıp Bey, kendi aralarında çocuklarını evlendirmeye karar vermişler. Atatürk ile benim anneannemi, Makbule Hanım ile de Süreyya Bey'i evlendirmek istemişler. Atatürk subay çıktıktan sonra bir gün evde büyük bir yemek sofrası hazırlanmış. Süreyya Bey, genelde kışlada kalırmış. O gün özel olarak çağrılmış. Herkes bir araya geldikten sonra evlilik fikri ortaya atılmış. Hiçbiri bunu kabul etmemiş. Bu aralarında soğukluk yaratmış.



TÜRKİYE'YE GÖÇ



Atatürk, Selanik'ten ayrıldıktan sonra Lozan Mübadelesi ortaya çıkmış. Bu arada Ragıp Bey, Zübeyde Hanım'dan ayrılmış. Ayrıldıktan sonra zor durumda kalmaması için "Sen Türkiye'ye git, Makbule ve Ruhiye'yi de yanına al" demiş. Hakkı, onlarla gitmeyi kabul etmemiş. Yalnız gitmek istemiş. Ragıp Bey de Selanik'te kalmayı tercih etmiş. Lozan Mübadelesi'ne göre herhangi birinin orada kalma hakkı yoktu artık.



İLK DURAK İSTANBUL



Zübeyde Hanım, anneannem ve Makbule Hanım, Selanik'ten ayrıldıktan sonra önce İstanbul'a gelip buradan İzmir'e geçiyorlar. Yanlarında tapu da getirmedikleri için mübadelede hiçbir şey alamıyorlar. Zübeyde Hanım Karşıyaka'ya yerleşiyor. Makbule Hanım daha sonra İzmir'den tekrar İstanbul'a gelmiş. Ben çocukken Konak'ta oturuyorduk. Hemen her hafta bize Zübeyde Hanım'ın kardeşi Emine Hanım ziyarete gelirdi.



ZÜBEYDE HANIM'A ÜVEY KIZI BAKMIŞ



Bir gün kızkardeşi Emine Hanım, anneanneme "Zübeyde Hanım çok hasta, ona senin bakmanı istiyor" demiş. Makbule Hanım, İstanbul'da bir polisle evli olduğu için İzmir'e gelememişti sanırım. Zübeyde Hanım ölene kadar ona anneannem bakmış. Hatta anneannem "Zübeyde Hanım'ın ağzına zemzem suyunu bile ben vermiştim" demişti.



ATATÜRK'ÜN TELGRAFI



Anneannemin her zaman üzüntüyle bahsettiği bir olay vardı, tabii onu belgelere geçirmek çok zor. Zübeyde Hanım, hasta yatağındayken Atatürk'ü son bir kez daha görmek istemiş. Anneanneme "Aman kızım bir telgraf çeksene" demiş. Anneannem de bir telgraf çekmiş. Atatürk'ten "Çok yoğunum, vatan her şeyden mukaddestir. Sağ kalırsan görüşürüz, kalmazsan allah rahmet eylesin'' yazan bir telgraf gelmiş. Anneannem bu telgrafı Zübeyde Hanım'a söyleyememiş, yırtıp atmış. Bazı tarihçilere göre ise Zübeyde Hanım'a Latife Hanım bakmış. Hatta "Zübeyde Hanım'a Latife Hanım baktığı için Atatürk onunla evlenmiş" şeklinde yazdılar. Bunların hiçbiri doğru değil.



HAKKI BEY NEREDE?



Anneannemin diğer ağabeyi Hakkı Bey, Selanik'ten tek başına İstanbul'a gelmiş. Anneannemle bir kez buluşmuştu. O yıllarda Demiryollarında kondüktördü. Daha sonra kendisinden haber alamadık.



Atatürk sessiz bir çocukmuş



Anneannemin anlattığına göre Atatürk küçükken çok sessiz, kendi halinde bir çocukmuş. Böylesine sakin bir çocuğun ilerde Kurtuluş Savaşı'nı

gerçekleştirerek bu kadar büyük başarı sağlamasına anneannem çok şaşırırdı. "Yaptıklarını izlerken onunla daima iftihar ediyorduk, ama

çocukken böyle olacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi'' derdi.



YUNANLILAR'DAN KALAN EV



Zübeyde Hanım vefat ettikten sonra Atatürk annemi buldurup evlenip evlenmediğini, çocuğu olup olmadığını sormuş. Valiyi çağırmış ve "Ruhiye

Hanım'a Yunanlılar'dan kalan bir evi verin'' demiş. İzmir'de anneanneme ait bir ev vardı. Biz İstanbul'a gelirken bu ev satılmıştı.



DEDEM MEMURDU



Anneannem Ahmet Fevzi Bey ile evliydi. Dedem Anadolu Ajansı'nda memur olan Arnavut asıllı bir beydi. Tek çocuğu benim annemdi, ona da kendi

annesinin ismini vermiş: Afet. Biz iki kardeşiz, ağabeyimin ismi de Mehmet Süreyya.









SÜREYYA BEY NASIL ÖLDÜ?



Atatürk'ün üvey ağabeyi yüzbaşı Süreyya Bey'in ölümü hakkında çeşitli söylentiler var. (Ferhat Babür'ün anlattıklarına göre öldürülmüş.

Bazı kaynaklara göre de intihar etmiş.)



TARİH KİTAPLARI DÜZELTİLMELİ



Bu eksik bilgilerin artık tarih kitaplarında da yerini alması lazım. Üvey babası olması Atatürk'ü küçülten bir olay değil. Babası ölmüş

buna rağmen üveybabasının himayesinde okumuş. Onun için bir onur meselesi.



Dolmabahçe'de ziyaret edemedi



Bulca'nın tanıklığı.



1935'te sünnet olduğumuzda, Atatürk'le kan bağı olan ve en yakın arkadaşı Fuat Bulca'ya anneannem haber vermek için telgraf çekmiş. O

zamanın parasıyla 100'er bin lira göndermişler. Biz anneannemle sık sık İstanbul'a gelirdik ve Fuat Bulca'yı da her gelişimizde görürdük.

Son gelişimizde 1938 eylülüydü. Fuat Bulca o dönemde hem Rize milletvekili, hem de Türk Hava Kurumu'nun Genel Başkanı, İş Bankası ve Şeker

Fabrikaları Genel Müdürü'ydü. Biz İstanbul'a geldiğimizde Fuat Bulca, anneannemi Dolmabahçe'ye hasta olan Atatürk'ün yanına götürmek

istedi. Anneannem de "Sağlığında göremedim şimdi hastayken gidemem" dedi. Fuat Bulca "Niye gitmiyorsun, bak torunların ilkokulda,

babalarının durumu iyi değil. Bunlar ilerde nasıl okuyacak? Gidersen Atatürk hatırlayıp bir şey bırakabilir'' dedi. Anneannem "Ben

sağlığında hiç aramamışım, şimdi hiç gitmem'' dedi. Anneannem gayet sakin, ılımlı bir insandı, ama çok gururluydu. Fuat Bulca'nın dediğini

yapıp Atatürk'ü ziyaret etseydi belki ona vasiyetinde bir şeyler bırakabilirdi.



OKUL KİTAPLARINDAKİ BİLGİLER



Çocukluk yıllarında okul kitaplarında Atatürk'ün Selanik'teki evde doğup büyüdüğü hakkındaki bilgileri anneanneme aktardım. "Hayır, o

Atatürk'ün büyüdüğü ev olmalı, doğduğu değil" dedi. Ona "Niye kitaplarda böyle yazılıyor? Niye açıklama yapmıyorsun?" diye sorduğumuzda,

"Öyle bir şeye gerek yok. Reisicumhur olduğu için, prestijini sarsmaya gerek yok'' dedi. Eminim, Atatürk'ün hayattayken üvey babasından

hiç söz etmemesi anneannemi rahatsız etmiştir. "Onu bu duruma getiren Süreyya ağabeyimdir'' derdi.



Tarihçiler ne diyor?



Prof. Dr. Şerafettin Turan (Osmanlı tarihi uzmanı, eski müsteşar)



Okul kitapları yazmıyor

"Atatürk'ün üvey babasının bilinmemesi değil, Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatındaki tarih kitaplarının durumu önemli. Okul kitapları

1930'da müfredat programına alındı. 1934'te de yüksek öğretimde inkılap tarihi başladı. Ne yazık ki yüksek öğretimde bile Cumhuriyet

tarihi istenilen doğrultuda okutulmadı. Lise bilgileri tekrarlatıldı. Günümüzde ortaokul, lise ve üniversite tarih kitaplarında 1950'den

sonrası yoktur. Gençlerimiz son 50 yılı bilmez. Herkes 'Atatürkçüyüm' der, tarihe el atar ama okuduğu iki kitaptan ibarettir. Atatürk'ün

üvey babası hakkında Şevket Süreyya Aydemir'in 'Tek Adam', Ali Fuat Cebesoy'un 'Sınıf Arkadaşım Mustafa Kemal' gibi kitaplarla Zübeyde

Hanım'ın , Makbule Hanım'ın ve Salih Bozok'un anılarında bilgiler yer alıyor. Bir tarihçi olarak ben ancak belgelere dayanan bilgilere

itibar ederim.''



Atatürk üvey babasını anlatıyor



"Zübeyde Hanım'ın Ragıp Bey ile ikinci bir evlilik yapması, ana ile oğul arasında dikkatlerden kaçmayan bir sorun da yaratmıştı. Ragıp

Bey, Teselya Yenişehir'den Selanik'e göçmüştü. Eşini yitirmiş, dört çocuğuyla dul kalmıştı. Süreyya ve Hakkı adlarında 2 oğlu ile birinin

adı Rukiye olan 2 kızı vardı. Zübeyde Hanım'la evlendiğinde Mustafa ve Makbule kardeşler için psikolojik de olsa bir üvey baba ve üvey

kardeşler sorunu baş göstermişti. Makbule bu yeni hayata ayak uydurmakta gecikmemişti ama Mustafa üvey babanın bulunduğu çatı altında

oturmak istememişti. ... Atatürk yaşamının sonlarında üvey babasından söz ederken 'Bana karşı çok saygılı davranmış, büyük adam muamelesi

etmiştir' diye olumlu bir görüş sergilemişti ama evden ayrılışını Afet İnan'a babasını yitiren bir çocuğun isyanı olarak şöyle açıklamıştı:

"Anamın böyle bir aile bağı yapmasını takdir ettim. Ancak çocukluk duygum isyandan ibaretti." (Kaynak: Prof. Dr. Şerafettin Turan /

Mustafa Kemal Atatürk / Bilgi Yayınevi)



Çağatay Anadol (yazar, yayıncı)



Açıklamak uygun değildi

"Ben tarih yayıncısıyım. Uzmanlık yetkisiyle yanıt veremem. Ama Türkiye'de bir Atatürk kültü yaratılmak istendi. Bu külte uygun düşmeyen





bilgiler uygun düşmeyebilir diye ayıklanmış olabilir. Artık hepimiz insan Atatürk'ü benimseyecek bir olgunluk içindeyiz.''

2 yorum:

  1. Sevgili Ata nın üvey babası olduğunu Fikriye Hanım la ilgili kitaplarda okumuştum.Hatta babası Ali Rıza Efendinin okul kitaplarımızdaki fotoğrafla ilgisi olmadığını da.
    Yine de yazılardan yepyeni bilgiler edindim.
    Çok teşekkür ederim.
    Ben Ata'mla aynı topraklardanım.Selanik kökenli olmaktan hep gurur duydum.Şİmdi Selanik usulü ıspanaklı börek daha anlamlı benim için :)

    YanıtlaSil
  2. Ben daha fazla okuyanın olacağını ummuştum Tülin.Ama senden başkası okumamış maalesef.İşte her yerde Atatürkçülüğü ile övünen insanlar nerede........
    Teşekkürler Tülin..

    YanıtlaSil

Yorumlarınız benim için çok önemli.....
Lütfen;
bir :)) bile olsa yorumlarınız beni mutlu edecek..